Bedava tavsiye ve kahve

Standard

Beğenmiyoruz yabancıları. Soğuk diyoruz, bizdeki sıcaklık yok diyoruz, ahlakları çökmüş diyoruz. Her zaman en güzel yaptığımız şeyi yapıp, oturduğumuz yerden ahkam (uzman) kesi(li)yoruz. 5 sene yurt dışında yaşadım yabancılarla. Öyle bizim binlerce kilometre uzaktan gördüğümüz gibi olmadıklarını zaten daha 2. ayda anladım. Eleştirdiğimiz konuların çoğunda bizden çok daha iyiler vesselam. Adam gibi sivil toplum örgütleri, herkesin oturduğu mahallede bir oluşumu, seslerini duyurabilecekleri ortamları var. Biz böyle dışarıyı eleştirirken, bir zamanlar kendimizle gurur duyduğumuz özelliklerimizin çoğunun yok olduğunun neden farkında olamıyoruz? Misal en son ne zaman komşularımızla bir şeyler paylaştık? Benim bildiğim komşuların görüldüğü tek yer genellikle apartman toplantıları olur, orda da kavga eksik olmaz. Bir tek aile içindeki sıcaklık kaldıysa kaldı, ki bunu da kaybetmiş aileler çoğunlukta artık. Ya biz son yıllardaki yabancılaşmamızın farkında değiliz, ya da geçmişte yaşamak istiyoruz kendi irademizle. Her konuda olduğu gibi “yabancı” yine bizden daha duyarlı, örgütlü ve farkında.

Neyse, gelelim konuya. Simon Hoegsberg, Kopenhag’da yaşayan bir adamcağız. Bizim gibi sözde değil, özde bir hayat üniversitesi sosyoloğu olup kendi yaşadığı alanda kendince testler yapıyor ve paylaşıyor blogunda. 2009’da kurmuş tezgahı Kopenhag’ın en işlek caddelerinden birine, yanına da bir tabela asmış “Bedava tavsiye ve kahve” diye. Yoldan geçenlere her konuda her türlü tavsiye verebilmek için. Biri durmuş okulda aldığım dersi değiştirsem mi demiş, diğeri hayatımın doğru yönde ilerlediğinden emin değilim demiş. Biri gelmiş o adamla evleneyim mi demiş, der demez de gitmiş. İnsanlar kendi içlerindeki sordukları sorulara cevapları yakın çevrelerinden bulamazlar, ya da bulmak istemezler. Açıkçası ben biraz böyleyim, çünkü aşağı yukarı ne cevap alacağımı bilirim. Ama daha önce hiç görmediğim birine bunu anlatabilirsem belki de daha önce hiç farketmediğim bir detayı bana gösterebilir, fikrimi değiştirebilir. Bu ne güzel bir projedir böyle? Durup bir kahve eşliğinde 3. bir ses ile konuşmak. Buna ne çok ihtiyacımız olduğunun farkında olmak için geçen sürede ömrümüzü tüketiriz biz.

Ya ülkemizde olsaydı? Ben mesela gitsem Taksim Meydanı’nda, İstiklal Caddesi girişinde açsam tezgahı ücretsiz tavsiye ve kahve diye. Böyle termosumla falan gitsem, otursam. Bir kişi gelir de abi ben şöyle yaptım böyle yaptım, ne yapsam ne etsem diye sorar mı? Açıkçası sorar ama dinlemez gibi hissediyorum. Ya da bedava ve kahve kelimelerini görüp iki tane ver sütlü olsun der mi? Diyemez diyemiyorum. Ama ne güzel olurdu gelip sorsa. toplumda iki insan İstanbullu olarak konuşsa. Şu beğenmediğimiz ecnebiler…

http://www.simonhoegsberg.com/vejledning/index.htm

Zettabayt için soldan sayıyoruz

Standard

Cisco’nun öngörüsüne göre 2015’te internet trafiği günümüzün 4 katına çıkarak ilk kez Zettabayt (10^21) seviyesine gelecekmiş.

Daha fazla fesbuk, daha fazla ’70 temalı instagramlar, daha uzun nyan kedileri, 3-5 gökkuşağı gördük diye diye yaptığımız şeye, geldiğimiz noktaya bak. Zettabyte’a wikipedia okuyarak, ilme faydamız dokunacak şekilde ulaşmamız ne kadar zaman alacak Cisco? Söyleyebiliyor musun bunu bana?  Zettalar kovalasın seni!

zettabyte

http://blogs.cisco.com/sp/ip-traffic-to-quadruple-by-2015/